10 Kasım 1938 tarihi belleklerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderinin ölüm günü olarak yer ediyor. Ömrü boyunca Türk milletinin kurtuluşu ve refahı için mücadele eden Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığı bozulmaya bu tarihten yaklaşık 15 yıl önce başladı. Yeni bir devletin doğum sancıları ile mücadele ederken sağlığını ikinci plana atan Atatürk’e 1936 senesinde siroz teşhisi kondu. Ulu önder, sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp yurt dışından getirtilen pek çok uzman ve doktorun gözetiminde tedavi edilmeye çalışıldı. Ancak ülkede milli matem yaratan vefatına engel olunamadı.
1938 yılının 10 Kasım sabahı saat 9’u 5 geçe Atatürk’ün vefatı ile beraber tüm Türkiye’de ulusal yas ilan edildi. Bu tarihte ve hemen ertesi gününde ise yurttaki tüm gazetelerin manşetleri bu haberle yankılandı. Cumhuriyet Gazetesi tam sayfa Atatürk fotoğrafı ile beraber “Atatürkümüzü Kaybettik” gazete başlığını kullanarak bir milletin duygularına tercüman oldu. Son Posta’nın başlığı ise “Türk milleti Ulu Şefi’ni, insanlık büyük evladını kaybetti” şeklindeydi. Akşam Gazetesi 11 Kasım 1938 tarihli manşetinde “Halkın sonsuz matemi” başlığı ile on binlerin kederine ortak olurken aynı tarihli Ulus Gazetesi “Kurtarıcını ve en büyük evladını kaybettin Türk milleti, sen sağ ol” diyerek millete seslendi. Tan Gazetesi manşeti ise acı vefatı “Babamızı Kaybettik” şeklinde duyurdu. Manşetlerden yayılan üzüntü ve yas tüm ülkeyi sardı. O günden bu yana her 10 Kasım’da Türkiye gazeteleri Ata’yı benzer ifadelerle anıyor ve bu bitmeyen matemin bir parçası oluyor.
YABANCI BASINDA ATATÜRK’ÜN VEFATI
Atatürk’ün ölümü sadece yerli basında değil yabancı basında da büyük yankı buldu. Tüm dünyayı kendine hayran bırakan bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından Fransız Le Temps gazetesi “Ölüm, yenilmezi yendi. Hâkim bakışlı, madenî mavi gözleri kapandı. Fakat muazzam eser bakidir ve Türk Cumhuriyeti’nin mazisi gelecek için teminattır” derken, İngiliz basını haberi “Atatürk’ün ölümüne bütün dünyada büyük bir asker, büyük derecede şerefli bir şahsiyet olarak ağlanmaktadır. İngiltere, önce cesur bir düşman, sonra da sadık bir dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır” sözlerine yer verdi. Times’ta “Bahtiyar ve galip asker adam, süratli, cesaretli, fakat aynı zamanda ihtiyatlı bir devlet adamı ve bir ıslahçı oldu. O ekseriya hasta adamın ölümü için ayin yapmış olan Avrupa otoritelerini mağlup etmiştir” şeklinde bahsedilen vefat haberi, Alman basınında “Atatürk tarihin büyükleri arasında ebedi bir surette gözükecektir. Türk milletine yeni bir medeniyet, kuvvetli ve feyizli bir devlet miras bıraktı. Türkiye’nin Almanya’da haset edilmeksizin takdir ve teslim edilen bu mirası korumasını temenni ediyoruz” cümleleriyle yer buldu. İtalyan basını “Türkiye’nin büyük şefinin vefatı karşısında İtalyan milleti, dost Türkiye’nin üzüntüsüne iştirak eder” diyerek Türk milletinin yasını paylaştı. İspanyol basını ise “Parçalanmış, hor görülmüş, can çekişir bir hale getirilmiş olan Türkiye’yi kuvvetli, ileri ve mütecanis bir millet haline getiren adam ölmüştür” sözleriyle üzücü haberi paylaştı.
ATATÜRK’ÜN ARDINDAN
Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından lideri anlatan sayısız kitap yazıldı ve bir o kadar da film çekildi. Bu eserlerin her biri Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının yanı sıra Milli Mücadele Dönemi, Kurtuluş Savaşı gibi olaylara yer veriyor. Fakat bununla birlikte çok önemli bir rol daha üstleniyor: Sağlığından olmak pahasına ömrünü bir ulusa adayan lideri anlamaya yönelik ayrıntılar içeriyor. Şevket Süreyya Aydemir’in üç ciltlik Tek Adam eseri sadece Türk devrim tarihini anlamak açısından değil, Mustafa Kemal’in kişiliğini anlamayı da sağlayan bir başyapıt olarak ön plana çıkıyor. Usta edebiyatçı Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından kaleme alınan Atatürk eseri ise “Bizim ilk gençlik yıllarımız bir milli kahramana hasretle geçti” diye başlıyor. Yakup Kadri, “biyografik tahlil denemesi” şeklinde nitelendirdiği bu kitabı hakkında “Atatürk’ün ölümünü takip eden yas ve elem haftalarında ve hemen bir hamlede yazıldığı için kitapta objektif bir vakıf aranmamalıdır” diye de özellikle belirtiyor. Ata’nın yaşamı ve iç dünyasına odaklanan Norman Itkowitz ve Vamık D. Volkan imzalı Ölümsüz Atatürk çalışması ise Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel gelişimini çocukluğundan başlayarak öykülendiriyor. Ulu önderin iç dünyasıyla dış dünya arasındaki karşılıklı etkileşimi çözümlemeye çalışan kitap Atatürk’ün hastalığına ve son günlerine dair tahlilleriyle de dikkat çekiyor.
10 Kasım ve Mustafa Kemal Atatürk
Atatürk’ün son günlerine ve vefatına dair yazılmış kitaplar arasında Cevat Şenol’un Atatürk’ün Son 100 Günü başlıklı çalışmasını da okuma listenize ekleyebilirsiniz. Uzun yıllar devletin üst kademesinde özel kalem müdürlüğü görevi yapmış Hasan Rıza Soyak’ın Atatürk’ten Hatıralar isimli çalışması yine bu sürece dair derinlikli bilgiler sunuyor. Zülfü Livaneli imzalı Veda filmi ise Atatürk’ün çocukluk arkadaşı Salih Bozok gözünden tüm bu süreci tasvir etmekle kalmayıp seyirciye Büyük Şef’in hayatının dönüm noktalarına da tanıklık etme fırsatı tanıyor. Tüm bunların yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ü ve inkılaplarını en doğru şekilde anlamanın yolu, Nutuk‘tan geçiyor. Milli Mücadele ve sonrasına dair pek çok konuyu bizzat Atatürk’ün ağzından okuma fırsatı tanıyan bu çalışma, Türkiye tarihinin en değerli yazılı kaynaklarından biri olarak biliniyor. Hastalığının iyice yoğunlaştığı dönemlerde dahi Türk milletine seslendiği Nutuk üzerinde saatlerce çalışan ulu önder, arkasında bıraktığı bu kaynakla ölümsüzlüğüne ölümsüzlük katıyor.
Kaynak: www.idefix.com